Bakanlar Kurulu toplantısında, önce 170 sayılı kararla dönemin sivil spor örgütü Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, kamu yararına hizmet eden dernek olarak kabul edildi. Bu kararın spor yönetimi sistemimizdeki en iyi uygulamaya kapı açtığını söyleyebiliriz. Sonraki yıllarda sistem, konjonktürlere bağlı olarak değişikliklere uğradı.
Heyet-i Vekile’nin aldığı 171 sayılı karar ise çok daha önemliydi:“1924 Mayısı’nda Paris’te küşadı mukarrer (açılması kararlaştırılan) Olimpiyat müsabakalarına Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı da davet olunmuştur. Bu müsabakalara iştirak etmekte Türkiye için menafi (yararlar) vardır. Memleketimizde sporculuğun terakki ve taammüm etmesi (gelişip yayılması) her halde bu gibi beynelmilel (uluslararası) müsabakalara iştirake mütevakkıftır (katılmaya yöneliktir).
Binaenaleyh, Türk gençlerini beynelmilel müsabakalara iştirak ettirebilecek surette talim ve izhar etmek üzere icap eden mütehassısların Avrupa’dan celbi ve mezkur Olimpiyat müsabakalarına Türk idmancılarının iştirak esbabının (sebeplerinin) temini için müstacelen (tez elden) on yedi bin liranın mesarif-i gayri melhuze (düşünülmeyen giderler) tertibinden Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Merkez-i Umumisi’ne verilmesi takarrür etmiştir.”
Devletin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıya rağmen hükümet, Türk sporcularının Paris Olimpiyat Oyunları’na katılabilmesi için bütçeye ayrıca 50 bin lira daha koydu.
Olimpiyat tarihinin en uzun süren organizasyonu olarak Paris 1924’ü gösterebiliriz. O dönemde süre kısıtlaması olmadığı için Fransızlar mevsim ve iklim koşullarını öne sürerek oyunların 4 Mayıs’ta başlamasını, 27 Temmuz’da bitmesini önerdiler. Böylece organizasyon takvimlerde dört aya yakın bir zaman sürmüş oldu. İlk olimpiyat kafilemizdeki sporcular programa göre değişik tarihlerde gruplar halinde Paris’e gidip gelerek müsabakalarını tamamladılar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Paris Olimpiyat Oyunları’na katılma kararı ile alınan sonuçları karşılaştırdığımızda sportif performansımızın düşük, yeni devletin tanınması anlamındaki kararımızın başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Oyunların yer aldığı tesislerde genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Ay-yıldızlı bayrağı, katılan ülke bayrakları arasındaki yerini aldı. Paris’te madalya kazanamadık. Sporcularımızın aldığı sonuçlar ilginçti. Farklı nedenlerle yarışamadan elenenler oldu. En önemli atletlerimizden Ömer Besim Koşalay 800 metre serilerine katıldı. Ancak 8. seride koşamadı. Aynı biçimde 1500 metrede de koşamadan elendi. Atletlerimiz 100 m. ve 4×100 m. bayrak yarışlarında da koşup elendiler. Trabzon sporunun efsanelerinden Süleyman Kuğu ise Paris’e gidip yarışmak için sırıkla yüksek atlama seçmelerine katıldı. Bir grup sporcuyla İstanbul-Paris trenine binerek tüm yol boyunca notlar tutup izlenimlerini yazdı. Sakatlığı nedeniyle Paris’te yarışamadan yurda döndü.
Oyunlara atletlerimizle (11) birlikte bisiklet (3), halter (2), eskrim (1), güreş (5), futbol (19) olmak üzere 6 dalda toplam 41 sporcu ile katıldık. Olimpiyat ekibimizde kadın sporcu yoktu. En başarılı sporcumuz 75 kiloda güreşen Tayyar Yalaz’dı. İspanyol ve Fransız rakiplerini yendi, Fin rakibi ile yaptığı üçüncü güreşinde kolundan sakatlandı. Minderden ayrılması isteklerini geri çevirerek sakat koluyla müsabakaya devam etti ve 2-1 yenildi. Kötü puan sayısını henüz doldurmamasına rağmen kolundaki sakatlık nedeniyle doktorların izin vermemesi üzerine minderden çekilmek zorunda kaldı. Yol yarışına katılmak üzere Paris’e giden üç bisikletçimiz (Cavit Cav, Raif Bey, Cambaz Fahri) farklı nedenlerle elendiler. Bunlardan birincisi, orada uygun yarış bisikletinin bulunup sağlanamamasıydı. Halterci Cemal Erçman kolundaki sakatlığa rağmen podyuma çıktı, ancak elendi. Aynı dalda Şevki Sezgin ise müsabakalara katılmadı. Eskrimde Fuat Balkan, kılıç müsabakalarına katıldı, elendi. Üç güreşçimiz, Dürrü Sade, Mazhar Çakın ile Fuat Akbaş da elenenler arasındaydı.
Futbolda takımlar bir tür ön eleme maçı yaparak oyunlara katıldılar. Ağırlıklı olarak Fenerbahçe ve Galatasaraylı oyunculardan kurulu Milli Takımımız Çekoslovakya ile böyle bir maç oynadı ve 5-2 yenilerek elenmiş oldu. Bu maçta Türkiye’nin 2 golünü Bekir Refet (Bombacı Bekir) attı. Milli Takım şu oyunculardan kuruluydu: Nedim Kaleci, Kadri Göktulga, Cafer Çağatay, İsmet Uluğ, Alaaddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Bedri Gürsoy, Hamit Akbay, Sabih Arca, Kamil Rona (Fenerbahçe); Nihat Bekdik, Kemal Rıfat Kalpakçıoğlu, Ali Gençay, Muslih Peykoğlu (Galatasaray); Hamit Arslan (Altay), İbrahim Kelle (Beykoz), Kemal Ruhi.
Paris Olimpiyat Oyunları’nda İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) Başkanı Ali Sami Yen, Türk ekibinin kafile başkanlığını üstlendi. Yazar Burhan Felek başkan yardımcılığına getirildi. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yusuf Ziya Öniş, Güreş Federasyonu Başkanı Ahmet Fetgeri Aşeni, Bisiklet Federasyonu Başkanı Muvaffak Menemencioğlu ve muhasebeci olarak da “Otomobil” Nuri yönetim kadrosunu oluşturdu. Sporcularımızı Paris Oyunları’na hazırlamak üzere 3 yabancı antrenör, ABD’den Mr.Tobin (atletizm), İskoçya’dan Billy Hunter (futbol), Macaristan’dan Raol Peter (güreş) İstanbul’a davet edilerek çalışmalara başladılar. Olimpiyat kafilesinde ayrıca futbol hakemi Hamdi Emin Çap da yer aldı.
BAŞKANLAR YER YATAĞINDA
Futbol takımımız 8 Nisan 1924’de Galata rıhtımından kalkan bir şileple Fransa’ya gitmişti. Yolculuk sırasında kalabalık ekibe yeteri kadar yatak ayrılamadığından kafileye ayrılan bölüme yer yatakları da konulmuştu. Kafile Başkan Yardımcısı Burhan Felek, Futbol Federasyonu Başkanı Yusuf Ziya Öniş, ve (Otomobil) Nuri Bey, futbolcuların ısrarlarını geri çevirerek “ Maçta oynayacak olanlar sizlersiniz. İyi dinlenmeniz, rahat uyumanız gerek.” diyerek yer yataklarında yattılar.
ŞAMPİYONLARA “KAFA” DERSİ
Olimpiyat köyünde açılış törenini ve müsabakaları bekleyen oyuncular kendi aralarında maçlar ve çeşitli yarışmalar düzenleyerek eğleniyorlardı. Bir yarışmada futbol takımımızın İskoç antrenörü Billy Hunter ile Kelle İbrahim, kendi aralarında topu yere düşürmeden 500 kafa pası yapınca büyük ilgi gördüler. Kelle İbrahim ayrıca başında 165 kez top sektirince hayranlık uyandırdı. Bu olaydan hemen sonra Uruguaylı futbolcular Kelle İbrahim’den kafa vuruşları öğrenmek üzere ricacı oldular. Kelle İbrahim onları kırmadı, gruplar halindeki oyunculara kafa vuruşları öğretti. Unutmayalım: O futbolculardan kurulu Uruguay takımı 1924 ve 1928 Olimpiyat Oyunları’nda şampiyon oldu. O takımın göze hoş gelen oyunlarını dikkate alan Fransa Futbol Federasyonu Başkanı daha 1930’da başlayan ve bir süre adıyla anımsanan Dünya Kupası organizasyonunu FİFA’ya önerdi ve kabul ettirdi.
OLİMPİYAT ALTINLARI
Selim Sırrı Tarcan tarafından 1908’de kurulan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne üye ülkeler arasında 13. sırayı aldı. Dünya sporunda önemli ve öncelikli bir yer edindi. TMOK’un bu hamlesi, Cumhuriyet döneminde katıldığımız olimpiyat oyunlarında kazanılan madalyalarla devam etti. Türkiye Cumhuriyeti 1924 Paris’ten 2020 Tokyo Olimpiyatları’na kadar toplam 23 organizasyondan 2’sinde (1932,1980) oyunlara katılmadı. Katıldığı 21 organizasyonda 41 altın, 27 gümüş, 36 bronz olmak üzere toplam 104 madalya ile tüm zamanların klasmanında 29. sırayı aldı. Yaklaşık 200 ülkenin katıldığı dünyanın en büyük spor organizasyonunda bu sırayı tutturmak, zaman zaman uğradığımız hayal kırıklıklarına rağmen başarı sayılmalı. Oyunlar bakımından ilk parlak olimpiyatımız güreşçilerimizin kazandığı 6 altın (+4 gümüş, 2 bronz) ile Londra 1948 oldu. Roma 1960’da ise 7 altınla sporcularımız rekor kırdı. Oyunlarda elde ettiğimiz madalyalarla genel tablo şöyle oluştu: 1936 Berlin (1 altın,1 bronz),1948 Londra (6A, 4G, 2B), 1952 Helsinki (2A, 1B),1956 Melbourne (3A, 2G, 2B),1960 Roma (7A, 2G, 0B), 1964 Tokyo (2A,3G, 1B), 1968 Mexico City (2 A), 1972 Münih (1G), 1976 Montreal (0,0,0) 1984 Los Angeles (3B), 1988 Seul (1A,1G), 1992 Barcelona (2A, 2G, 2B), 1996 Atlanta (4A,1G,1B), 2000 Sydney (3A, 2B), 2004 Atina (3A,4G,4 B), 2008 Pekin (1A,1 G, 3B), 2012 Londra (1A, 1G, 1B), 2016 Rio (1A, 3G, 4B), 2020 Tokyo (2A, 2G, 9B)
Spor dalları üzerinden değerlendirdiğimizde 41 altın madalyanın 29’u güreşten geldi. Halterde 8 altın, boksta 1(kadın), judoda 1, okçulukta 1, taekwondoda 1 altın madalya kazandık.